MEVZUAT-I HAKİKAT-I İSLAMİYE 3

İÇİNDE BULUNULAN KESRET ALEMİNDE MUTAT İNSANİ KİŞİLİĞİ OLUŞTURAN OLGULAR, VARLIĞIN BEYİN DENİLEN ORGANINA AİT HÜCRELERDE BULUNAN D.N.A’LARDAKİ DUYARLILIKLARA DAYALI OLARAK YAŞANMAKTADIR.
Bu duyarlılıklar;
1-DUYGUSAL
2-DUYUMSAL
3-DÜŞÜNSEL
4-SEKSÜEL olmak üzere dört kategoride toplanmaktadırlar.

VARLIĞIN DUYGUSALLIĞI; MUAYYEN MAHİYETTEKİ DUYGULARDAN MEYDANA GELMİŞ OLAN BİR TERKİBİYETTİR Kİ HANGİ MAHİYETTE OLURSA OLSUN VARLIĞI HÜKÜM ALTINDA TUTMAKTADIR.

DUYGULAR: Vasıflara ve istidatlara uygun olarak tezahür etmektedirler. İnsan varlıklarında mündemiç bulunan latifelerin kaba maddi algı sistemlerinin ötesinde basiret denilen ve kısıtlı algılara dayanan duyuların dışında bir idrak melekesi mevcuttur. Bu meleke ancak Allah’ın El Basar İsminin sonsuz-sınırsız manalarının zuhur mahali olan insan beynindeki gerekli olan kod açılımlarının tahakkuk etmesiyle devreye sokulabilmektedir. Bu duyguların kaynağını teşkil eden vasıf ve istidatlar, varlığın ceberrütünde yer almaktadır. Sevgi ve onun daha orijinsel olan Aşk Olgusunun kaynağı da bu alemdeki vasıf ve istidatlara dayanıyor. Ceberrüt Aleminin altında bulunan latifelerden mürekkep Meleküt Alemindeki manalar, Ceberrüt Alemindeki vasıf ve istidatların tezahürleridirler. Buna uygun olan bir ifade tarzıyla:

ENERJETİK KAİNATIN MELEKÜTÜNDEKİ MANALAR,ENERJETİK KAİNATIN CEBERRÜTÜNDEKİ VASIF VE İSTİDATLARIN TEZAHÜRLERİDİRLER denilmektedir.

Nuraniyet, zilliyetin müsebbibidir. Kendi melekütünün icaplarını yaşayan insan, aslında kendi ceberrütündeki vasıf ve istidatlarının birer tezahürünü yaşayabilmektedir. Enerjetik Kainatın Melekütündeki değerler, Ceberrütteki değerlerin birer kopyası olsa da varlığın asliyetine ait olan değerlerdir. Kendi Mülkünün yani Cismani Bedeninin bulunduğu mahalin icaplarını yaşayarak Cismani Bedenini kendi olduğunu kabullenen insan varlığı kopyaların kopyasını yaşamaktadır.

Duygularımı nasıl ileteyim, görecelliğin bağrında görecelliğin oluşturduğu kaosa yenik düşen beşeriyete kayıtlanmışlığının, şartlanmışlığının ötesindeki alemlerinden nasıl bahsedeyim?

Fiziki müşahade sanatının ilimini kazanmış ademoğlu, fizik ötesindeki müşahade sanatının inceliklerine ehemmiyet vermediği için kavrayamıyor. Alem-i Nasut’un icaplarına uygun olarak zevken yaşayanlar kopamadıkları kopyalardan mürekkep alemlerinin ötesindeki güzellikleri bilememektedirler.

KELİMLERLE İZAH EDİLEMEYEN DUYGULARIN ALEMİ MELEKÜTTÜR.

Manaların yaşanması yönünden ancak vasıflar ve istidatlar yönünden bunun amili ve kaynağı Alem-i Ceberut’tür. Bu vasıf ve istidatlar mutlak keyfiyetlerdendir. Bir insan aklıyla kendi melekütünü yaşar. Aklının gereği gibi yaşayan insan fikri icraat yapabilen insandır ki buna tasavvufda tefekkür yapan insan manasında MÜTEFEKKİR denilmektedir. Mütefekkir olma olayı çok eskilere dayanıyor felsefe tarihinde böylesinin varlıkları çok çirkin taruzlara maruz kalmış hatta katledilmiştir. Düşüncellerin manalar halinde kaynaştığı Alem-i Melekütteki ihya edici manaları davet edebilecek nitelikte tefekkür yapan bu yüce varlıklar, mutat insanın kavrayamadığı yüklü düşünceleri kesb ettikten sonra cehallete bulunanlarca inanılmayacak iddalarda bulunmuşlar ve bu sebepten de cehalette olanların kurbanı olmuşlardır. Bu melekütsel olayların ötesinde duyguların, Uluhiyet belirten aşk menşeili hadiselerin mensupları ise çok daha yüksek mahiyetteki taaruzları üzerlerine çekmişlerdir.

Sebep nedir?…. ANLAŞILAMAMAK. Yedi milyardan fazla insanın yaşadığı bu dünyada değişik fikirler, değişik inançlar, değişik renk ve suretler ve değişik tapınmalar olmaktadır. Kesreti oluşturan mevcutluklar aslında şualardan ve değişik dalga boylarından mürekkep şua oluşumlarıdır ve yapıca orijin olarak birbirlerinin aynıdır.
Kuvantlardan müteşekkil atom sistemlerinden oluşan maddi varyasyonların değişik görünüşteki müteşekilliyet belirtme esasına dayalı olarak varlık gösteren mevcutluklar, vahdete bağlı olarak, vahdedi vasıfların birer ayinesi olarak ortaya çıkarılmışlardır. Bunların her biri birer ayettir. ALLAH’IN AYETLERİDİRLER.

ALLAH’IN AYETLERİ HER BİR İNSAN VARLIĞININ GÖZLERİ ÖNÜNDE VARLIK BELiRTMEKTEDİR. BUNUN İÇİN BİR MUHTEREM VELİ “NEREYE BAKSAM O” DEMİŞTİR.

O Allah ki ayetlerini apaçık belirtmekten çekinmediği halde neden Adem oğlu onun ayetlerinin derinliğine inerek tefekküre dayalı müşahadeden kaçınıyor…?

NİÇİN? ZİRA ONLARA AYETLERİN SATHINDA KALARAK YAŞAMAK ZEVK VERİYOR. MADDİ SAFAHAT VE REFAHAT, MADDE LÜKSÜ ONLARI MADDENİN ASLI OLAN MANAYA DERİNLEMESİNE NÜFUZ ETMEKTEN ALIKOYUYOR.

Ö.Cenap BAŞMAN- AXOY MA-TU

Bir cevap yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.