TÜMEL VÜCUTTAKİ HER ZERRENİN SEYRİ HABİBULLAH…
TÜMEL VÜCUTTAKİ HER ZERRENİN SEYRİ HABİBULLAH, RESULULLAH ALEM-İ KÜBRAYA DOĞRUDUR
Tümel Vücud’taki her zerrenin seyri ALEM-İ KÜBRA‘ya doğrudur. Alem-i Kübra; insan-ı kamil dairesinin sınır marjından sonra varlık gösteren ve Tümel Vücud’daki her zerreye gerekli olan ilahi tevziatı yapabilen mukaddes varlıktır. Tümel Vücud’daki her zerreyi mevcudatın belli bir zerrelik fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlar aslında tek bir fonksiyonun (Müteal orjinal fonksiyon) belirli görünüşleridir. Tümel Vücud’da her unsur ve faaliyetin parçalı bir vaziyette algılanması, zerrelik keyfiyetinin üzerine çıkamamış algı sistemlerine sahip olan zerrelerin yetersiz algılama keyfiyetinden ileri gelmektedir.
TÜMEL VÜCUD’DAKİ TÜMEL KEYFİYET (MUTLAK KEYFİYET) ANCAK TÜMEL İDRAK SAHİBİ OLAN TÜMEL ŞUUR İLE KAVRANILABİLİNİR. TÜMEL ŞUUR (MUTLAK ŞUUR) MUTLAK DİRİLİK BİLİNCİNE SAHİP OLAN SINIRSIZ TEK ŞUURDUR. SINIRSIZ, TEK TÜMEL VÜCUD’A, SINIRSIZ TEK ŞUUR VARDIR Kİ; BU ŞUUR, SINIRSIZ TEK YAŞAMI SAĞLAYAN YÜKSEK TAHAYYÜLÜ GÖSTEREBİLEN MUTLAK ŞUURDUR.
TÜMEL VÜCUD’DAKİ HER UNSUR VE FAALİYETİN MÜSEBBİBİ BU İLAHİ TAHAYYÜLDÜR.
ALEM-İ KÜBRA ŞUURU; MUTLAK ŞUUR’UN ALLAH SİSTEMİ’NDE ŞUURU MUHAMMEDİ OLARAK BİLİNEN ŞUURİ VECHESİDİR. TÜMEL VÜCUTTAKİ HER ZERRENİN ŞUURU MUHAMMEDİ ŞUURDAN BİR GÖRÜNÜŞTÜR. Muhammed Mustafa (S.A.V) Resulullah, Nur’ulllah… Nur ile Nur’ullah… Şuuru ile Şuur’ullah. Yani bu ne demektir? Bu şu demektir:
Muhammed Mustafa adıyla bilinen Varlık 14 asır önce zerre olarak izlenmesine rağmen O BİR ZERRE DEĞİL, TÜMEL VARLIĞIYLA TÜMEL FONKSİYONA VE TÜMEL YAŞAMA SAHİP OLDUĞUNUN BİLİNCİNDE OLAN TÜMEL TEK ŞUURA SAHİP TÜMEL VARLIKTIR.
Belirli şuur bilinçleri tarafından EVREN adı ile bilinen Sınırsız Tek Varlık, Sınırsız Tek Şuuru ve O’ndan ayrı olmayan Sınırsız Tek Keyfiyeti ile Tek Bir Yaşamı Olan Tek Varlıktır.
ALEM-İ KÜBRA’YA VASIL OLAN HER ZERRE ARTIK ZERRE DEĞİL MUTLAK KEYFİYETÇE BİR VÜCUD, MUTLAK ŞUURCA BİR ŞUUR OLDUĞUNUN BİLİNCİNE VARAN VE TÜMEL FONKSİYON GÖSTEREBİLEN VE BUNLARIN GEREĞİNİ YAŞAYAN BİR VARLIKTIR.
ALLAH SİSTEMİ’NDE İNSANA EN YAKIN VEÇHE RESULİYET VEÇHESİDİR. BUNDAN DOLAYI İNSAN, RESULİYET VEÇHESİNDE FAN OLMAYA YÖNELİK ŞUUR MEVCUTLUĞUYLA HAREKET EDER, ONA TEMAYÜL EDER VE ÜNSİYET GÖSTERİR. ONA TEMAYÜL ETMENİN VE ÜNSİYET GÖSTERMENİN GÖSTERGESİ ALEM-İ KÜBRA’YA (MUHAMMED MUSTAFA S.A.V) DUYDUĞU AŞKTIR. BU AŞKLA SIRATEL MUSTAKİMDE İLERLEYENLERDEN OLUR VE NETİCEDE RESULİYET VEÇHESİNDE FAN OLARAK ALEM-İ KÜBRA’NIN ŞUURUNDA CEVVALİYET GÖSTEREBİLEN BİR ŞUUR HALİNE SAHİP OLUR.
TEK BİR YAŞAM VARDIR VE TEK BİR YAŞAYAN VARDIR VE BU TEK YAŞAMIN SAHİBİ OLAN MUTLAK VARLIKTADIR HER ŞEY. BUNUN DIŞINDA BAŞKA BİR YAŞAM OLMADIĞI GİBİ, BAŞKA BİR YAŞAYAN DA YOKTUR.
Şimdi istemeyerek bazıları dediğimiz, bazıları, “ben yaşıyorum ve ben yaşadığımın da bilincindeyim” diyecekler… “Ben yaşıyorum” derken yaşamanın tek bir yönü ele alınarak söz söyleniyorsa biliniz ki, bu sözü söyleyen mutlaka sadece Dünya yaşamının bilincinde olarak söz sarf etmektedir ve kendince de haklıdır. ZİRA MUTAT İNSAN KENDİ SAHİP OLDUĞU BİLİNCİN İCABATINI YAŞAMAKTADIR.
Alem-i Nasut bilincine sahip olan mutat insan, sadece kendi bedeninin icabatını yaşadığı ve cismani denilen bedenin üstündeki latif oluşumları farkedemediği için bunların gereğini yaşamayacak ve gereğini yaşayarak mevcutluğunu kaile aldığı Alem-i Nasut yaşantısından bahsedecektir. Bu bahsedilen latif oluşumlar nedir? Şimdiye kadar yer ve göklerin Melekütü ifadesiyle kastedilmek istenilen mevcutluk acaba nedir hiç düşündünüz mü?
Meleküt; cevval ve seyyal vibrasyonlu mevcutluklar sahası olup, barındırdığı ruhaniyet fazıyla kaim olan mevcutlukların müştemilatıyla belirli bir seyyaliteye sahip olan orijinallikte bir ortamdır. Bu ortamda yaşayan birkaç tür varlık mevcuttur. Seyyal, cevval ve vibrasyonaliteye sahip mevcutluğun orijini; madde ötesi bir keyfiyete sahip NUR’sal (ASTRAL) mevcutluktur. Bu mevcutluk bütünselliği dini terminolojik ifadeyle NUR-U MUHAMMEDİ olarak bilinir. NUR’sal mevcutluk, seyyalitenin orijini ve mebdei’dir. YOKLUK (HAKİKİ VARLIK) NUR’SAL MEVCUTLUĞUN MÜSEBBİBİ, NUR’SAL(ASTRAL) MEVCUTLUK DA SEYYAL MEVCUTLUĞUN MÜSEBBİBİDİR.
Cismani mevcutluk, insanın algı sistemleriyle farkedilebilir bir yapı olduğu için, insan genellikle farkedebildiği ve haşır-neşir olduğu bu yapıyla ilgili kayıtlanmışlıklar ve şartlanmışlıklar çemberinin (illüzyonik yaşam çemberi) içinde yuvarlanıp gidiyor. Cismani mevcutluk; kaba, kesif ve dalga boyu 0,4-0,7 mikron arasında bulunan şua tarzındaki oluşumlardır. (Seyyalitenin kesif ve kaba görünüşe sahip kısımları 0,4-0,7 mikron dalga boyuna sahip olanlarıdır).
Seyyal mevcutluğun kaba, kesif görünüş ve yapıya sahip olanına cismani mevcutluk diyebilirsiniz. Mutat insan (beşeri varlık) ekseriya yüksek bir izafilik duygusu içerisindedir. Bu nedenle benliğinin derununda yatan ve dışa kapalı olan husussiyetleriyle Müteal Orijinal bir Vücuda bağlı olduğundan habersiz olup, içinde yaşadığı kesret ortamının icabatlarına uyarak sen – ben kavgasında kendi izafi kişiliğinin mevcudiyetini ön plana almakta ve savunabilmektedir. Halbuki, mevcudiyetini ön plana alarak savunduğu izafi kişilik, Asil olan BEN’liğinin (Sireti var) bir kesreti imkani varı (Teayyüni imkani) olarak suretinden (Sureta var) başka bir kıymet ifade etmemektedir. Kesret ortamında bulunan bütün sureta varlara İMKANİLER denmektedir. İmkanilerin bağlı olduğu göksel kaynaklara da VÜCUBİLER (Nuraniler) denilmektedir.