SEVGİ IŞIĞI
Duygusal Plan Olguları içinde yer alan muayyen frekanslı sevgi olgularının yaşanışı ve o esnada ışık karakterli porlara verilen yüklemle bu porların sevgi duyulan obje veya sujeye ışık olarak yayılması, her insanın merak ettiği çok enteresan bir hadisedir. Saksılardaki çiçekleri, akvaryumlardaki balıkları sevgiyle seyredenler onların doğasal gelişimleri üzerinde çok olumlu fonksiyona sahip olan tesirler yayarlar işte bu tesirler sevgi ışığının manzumeler halinde yayılan formasyonlarıdır.
Duygusal Plan Olguları blokaj sisteminin icaplarına uygun olan tarzlarda her hangi bir odakta yaşanılarak bloke edilen olgulardır. Yaşanılarak bloke edilen olgular, muayyen bir doygunluğa ulaştıktan sonra ışık karakterli porlara yüklem vererek, bu porların ışıma sisteminin icaplarına uygun olarak ışımasını sağlarlar.
Dünya İnsanı kaba ve kesif olan tesirleri çok çabuk, ince ve latif olan tesirleri ise çok zor farkeder. Sevgi ışığı da ince ve latif bir tesire sahiptir. İnce ve latif tesire sahip olan Sevgi Işığı, her bir nesnenin halografik kayıt düzeninde kayıta girerek burada bloke edilir. Bu nedenle birbirlerine karşı sevgi duyanlar, birbirlerine verdikleri armağanların halografik kayıt düzenlerine yaşadıkları sevgiyi ışık halinde yükleyerek verirler. Bir sanat eserinin halografik kayıt düzeninde onu sevgi nazarı ile seyredenlerin ince ve latif tesirlere sahip olan sevgi ışıkları mevcuttur. Bu nedenle bu sanat eserini aynı frekanslı sevgi nazarı ile seyredenler bu sanat eserinden enerjetik ışıma sisteminin icaplarına uygun olarak yayılan sevgi ışığını kendi varlıklarına mas ederek bu sevgiyi daha da güçlü bir tarzda yaşarlar.
HER İNSAN MUTLAKA SEVER SEVMEDEN HİÇ BİR İŞ YAPILAMAZ…
Sevenin sevdiği her ne olursa olsun; onu, sevgi nazarı ile seyre daldığında kendi varlığından irticalen yayılan sevgi ışığı ile ihya eder. BU “MAKROKOZMİK DUYGULANMA” HADİSESİDİR. Yaşanılan bu olgunun, zaman ötesi zamanlarla uyumlu olan mekanlara taşıyan ve şuuren o mekanlara projekte edebilen yüce bir olgu olduğunu biliyor muydunuz?
Bir varlığın alışılagelmiş kozmik zaman ve mekanın ötesinde bir zaman ve ona uygun olan mekana şuuren projekte olması, onu içinde bulunduğu zaman ve mekanın ötesinde olan bir zamana uygun olan mekansal koşullar doğrultusunda mekanlaşmış kozmik değerlerle muhatap kılar.
Bu geleceğin şimdiye taşınması gibi bir şey diyeceksiniz. Evet gelecek dediğiniz makrokozmik frekansça muayyen bir niteliği bulunan boyuttur sadece, elbette anlamak için böyle bir şeyin yaşanmasını sağlamak lazımdır. Misal olarak daha önce de sözünü ettiğim makrokozmik duygulanmanın buna müsebbip olabileceğini söyleyebilirim.
Bu planette buna AŞK da diyorlar. Hz. İsa, Hz. Muhammed, Hz. Musa gibi Süper Bilinç sahipleri dünyanın her kozmik devrelerinde bu makrokozmik duygulanmayı aşılamak istemişlerdir. Zira insanı her bulunduğu kozmik boyutta insan yaparak düşündüren ve tavırlayan bu makrokozmik duygulanmadır.
Göklerdeki canlarımız de severler, ancak dünya insanlarının her bir şeye göstermiş oldukları mikrokozmik frekansta ve mikrosal görecelilikteki sevgiyi kastetmiyorum. Benim kastettiğim sevgi makrokozmik frekansa haiz olan ve Süper Bilinç fonksiyonları arz edebilen Süper İnsan’ın, Makro İnsan’ın duyduğu sevgidir. Bu sevginin Kozmik dünya tekamül planı evrelerinde her devre uygun olan bir frekansta en güzel örneğini veren Mevlana Celalledin Rumi diye bilinen Makro İnsandır. Tüm insanlık O’nun makrokozmik frekans arz eden sevgi manzumesinin gereken boyutlarına giren insanlarımızdan faydalanmalıdır. Makrokozmik Duygulanma’nın insanın kökenine ait Müteal Orijinal değerleri davet edebilen bir hususiyeti bulunmaktadır.
Doğasal Bütünlükteki her var’ın SEVME ve SEVİLME özgürlüğü vardır. Her var Sonsuz-Sınırsız Doğasal Bütünden olan muayyen bir frekansa sahip olup tüm özelliklerinin ifadesiyle aslını över. Bu nedenle yaşadıklarımı manzum halinde dile getireyim dedim.
Ne görüldü bil ki aslını övdü dilberin cemal’inden
Güzel O’dur aşık eden suretinin siretinden
Tavırlanan O, celallenen O, aşığın heybetinden
Nazlanan O, naz gören yine O, aşığın cemalinden.
Güzel bir güzel olmuşsun suretinin siretinden
Sihrini ortaya dökmüşsün cemalinin cemalliğinden
Seni sevdim, yalnız Seni, zerrelerin zerresinden
Aşkın sihrinin sırrına erdim, dilber senin cemalinden.
Seni övdüm suretlere kalbimin derinliğinden
Seven Sen’sin sevilen’de, zerrelerin zerresinden
Seven kalpler aslına döner suretinin siretinden.
Kalplerin derunluğuna vuruldum çünkü oralarda Seni buldum
Seni buldum Senin oldum suretinin siretinden
Cemal de O, celal de O, benim canım sevgilim
Görünen O, duyulan O, aşığın cemal’inden
Ben karanlıkta ışığı, ölüdeki diriyi gördüm
Sevdim herşeyin Asil olanını, suretinin siretinden
Aşığım aşık, vurulmuşum dilberdeki heybete
Heybetle bir, kibirle bir celalinin celalliğinden.
Aşıklar sofrasında o şarap nedir sarhoş eden
Aşıkları her bir halden hale geçiren
Bir celalden şok eden, bir cemalden şok eden
Ey öz kardeş,
Ey öz kardeş sen de içtin o şaraptan kalbinin derininden
Ondan değil mi kardeşiz kardeş, suretinin siretinden.
Bizi hiç kimse anlayamaz, ancak anlarız biz bizi
Yazgımız bir, sevgimiz bir, biliriz içimizi
Kalplerimiz O’nu yazar suretinin siretinden
Dünyamız bir, niçin geldik oraya evrenin cennetinden
Yemyeşil bir planet, gülleri açar rengarenk
Güzelliği yaşardık, siretimiz hemahenk
Kardeş kardeş yaşardık kalplerimizde aynı şevk
Yine öyle değil miyiz içimizde aynı zevk
Biz meleklerden bir örneğiz o güzel planetten
Özümüz bir, sözümüz bir Tanrı’nın sevdiğinden
O’nun için çalışır O’na hizmet yaparız
Kalplerimiz bir çarpar Tanrı’nın sevdiğinden.
İki miyiz, bir miyiz suretlerin siretinden
Siretlerde özdeşiz Tanrı’nın cemalinden
Beraberce yaşarız kalplerin derinliğinden
İki miyiz, bir miyiz sözlerin yüceliğinden
Sen Sen iken Ben oldun suretinin siretinden
Sihrimizi etrafa döktüm kalplerin derinliğinden.