MEVZUAT-I HAKİKAT-I İSLAMİYE 5

Tümel Vücud’taki her zerrenin seyri İNSAN’A doğrudur. Elbette burda İNSAN derken İNSAN-I KAMİL kastedilmektedir. İNSAN-I KAMİL tekamül seyrinin son basamağıdır. Tümel Vücuddaki her zerreyi mevcuadatın belli bir zerrelik fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlar aslında tek bir fonksiyonun (Müteal orjinal fonksiyon) belirli görünüşleridir. Tümel Vücudda her unsur ve faaliyetin parçalı bir vaziyette algılanması, zerrelik keyfiyetin üzerine çıkamamış algı sistemlerine sahip olan zerrelerin yetersiz algılama keyfiyetinden ileri gelmektedir.

Tümel Vücuddaki Tümel Keyfiyet (mutlak keyfiyet) ancak tümel idrak sahibi olan tümel şuur ile kavranılabilinir. Tümel Şuur (Mutlak Şuur) mutlak dirilik bilincine sahip olan sınırsız tek şuurdur. Sınırsız, tek tümel Vücuda, sınırsız tek şuur vardır ki bu şuur sınırsız tek yaşamı sağlayan yüksek tahayyülü gösterebilen Mutlak Şuurdur.

TÜMEL VÜCUDDAKİ HER UNSUR VE FAALİYETİN MÜSEBBİBİ BU İLAHİ TAHAYYÜLDÜR.

Muhammed Mustafa (S.A.V) Resulullah, Nur’ulllah… Nur ile Nur’ullah… Şuuru ile Şuur’ullah. Yani bu ne demektir? Bu şu demektir: Muhammed Mustafa adıyla bilinen Varlık 14 asır önce zerre olarak izlenmesine rağmen O BİR ZERRE DEĞİL, TÜMEL VARLIĞIYLA TÜMEL FONKSİYONA VE TÜMEL YAŞAMA SAHİP OLDUĞUNUN BİLİNCİNDE OLAN TÜMEL TEK ŞUURA SAHİP TÜMEL VARLIKTIR. Yani O; Alem-i Kübra, O İnsan-ı Kamil, Mutlak Vücud ve Şuurdur.

Belirli şuur bilinçleri tarafından EVREN adı ile bilinen Sınırsız Tek Varlık, Sınırsız Tek Şuuru ve O’ndan ayrı olmayan Sınırsız Tek Keyfiyeti ile Tek Bir Yaşamı Olan Tek Varlıktır.

ALEM-İ KÜBRA’LIĞA VASIL OLAN HER ZERRE ARTIK ZERRE DEĞİL MUTLAK KEYFİYETÇE BİR VÜCUD, MUTLAK ŞUURCA BİR ŞUUR OLDUĞUNUN BİLİNCİNE VARAN VE TÜMEL FONKSİYON GÖSTEREBİLEN VE BUNLARIN GEREĞİNİ YAŞAYAN BİR VARLIKTIR.

TEK BİR YAŞAM VARDIR VE TEK BİR YAŞAYAN VARDIR VE BU TEK YAŞAMIN SAHİBİ OLAN MUTLAK VARLIKTADIR HER ŞEY. BUNUN DIŞINDA BAŞKA BİR YAŞAM OLMADIĞI GİBİ BAŞKA BİR YAŞAYAN DA YOKTUR.

Şimdi istemeyerek bazıları dediğimiz, bazıları, “ben yaşıyorum ve ben yaşadığımın da bilincindeyim” diyecekler… Ben yaşıyorum derken yaşamanın tek bir yönü ele alınarak söz söyleniyorsa biliniz ki bu sözü söyleyen mutlaka sadece Dünya yaşamının bilincinde olarak söz sarfetmektedir ve kendi vüsatince de haklıdır.
ZİRA MUTAT İNSAN KENDİ SAHİP OLDUĞU BİLİNCİN İCABATINI YAŞAMAKTADIR.

Alem-i Nasut bilincine sahip olan mutat insan, sadece kendi bedeninin icabatını yaşadığı ve cismani denilen bedenin üstündeki latif oluşumları fark edemediği için bunların gereğini yaşamayacak ve gereğini yaşayarak mevcutluğunu kaile aldığı Alem-i Nasut yaşantısından bahsedecektir. Bu bahsedilen latif oluşumlar nedir? Şimdiye kadar yer ve göklerin melekütü ifadesiyle kastedilmek istenilen mevcutluk acaba nedir hiç düşündünüz mü?

Meleküt: Cevval ve seyyal vibrasyonlu mevcutluklar sahası olup, barındırdığı ruhaniyet fazıyla kaim olan mevcutlukların müştemilatıyla belirli bir seyyaliteye sahip olan orijinallikte bir ortamdır. Bu ortamda yaşayan birkaç tür varlık mevcuttur. Seyyal, cevval ve vibrasyonaliteye sahip mevcutluğun orijini; madde ötesi bir keyfiyete sahip NUR’sal mevcutluktur. Bu mevcutluk dini terminolojik ifadeyle NUR-U MUHAMMEDİ‘dir. NUR’sal mevcutluk, seyyalitenin orijini ve mebdei’dir. YOKLUK (HAKİKİ VARLIK) NUR‘sal mevcutluğun müsebbibi, NUR’sal mevcutlukta seyyal mevcutluğun müsebbibidir.

Cismani mevcutluk, insanın algı sistemleriyle farkedilebilir bir yapı olduğu için insan genellikle farkedebildiği ve haşır-neşir olduğu bu yapıyla ilgili kayıtlanmışlıklar ve şartlanmışlıklar çemberinin (İllüzyonik Yaşam Çemberi) içinde yuvarlanıp gidiyor. Cismani mevcutluk; kaba, kesif ve dalga boyu 0,4-0,7 mikron arasında bulunan şua tarzındaki oluşumlardır. (Seyyalitenin kesif ve kaba görünüşe sahip kısımları 0,4-0,7 mikron dalga boyuna sahip olanlarıdır).

Seyyal mevcutluğun kaba, kesif görünüş ve yapıya sahip olanına cismani mevcutluk diyebilirsiniz. Mutat insan (beşeri varlık) ekseriya yüksek bir izafilik duygusu içerisindedir. Bu nedenle benliğinin derununda yatan ve dışa kapalı olan husussiyetleriyle Müteal Orijinal bir Vücuda bağlı olduğundan habersiz olup, içinde yaşadığı kesret ortamının icabatlarına uyarak sen-ben kavgasında kendi izafi kişiliğinin mevcudiyetini ön plana almakta ve savunabilmektedir. Halbuki, mevcudiyetini ön plana alarak savunduğu izafi kişilik Asil olan BEN’liğinin (Sireti var) bir kesreti imkani varı (Teayyüni imkani) olarak suretinden (Sureta var) başka bir kıymet ifade etmemektedir. Kesret ortamında bulunan bütün sureta varlara İMKANİLER denmektedir.

Ö.Cenap BAŞMAN

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.